Abonelik Sistemleri Oyunları Nasıl Değiştirecek?

Oyunlar, vakit geçirmek için en ülkü cümbüş araçlarımızdan. Kolay ulaşılabilir, az efor sarfettiren, bunu yaparken de değişik dünyaların içerisine girme imkanı sunan yüzlerce üretim var. Aslında bakacak olursanız abonelik sistemleri, oyun dünyasında çok da yeni değil. Microsoft ve Sony, kendi konsollarında aslında bunu denedi. Üstelik birtakım ülkelerde 10 yıldan uzun bir müddettir abonelik satıyorlar… Xbo Live ve Play Station Plus birinci örnekler oldular. 

Artık de irili ufaklı pek çok şirketin ardından Google üzere devlerin de bu işe girdiklerini görüyoruz. Stadia’nın en büyük ortaklarından Ubisoft, Stadia’ya rakip olacak platformu UPlay Plus’ı duyurdu. Elbette o da abonelik sistemine dayanıyor.

Bir vakitler fiyatsız biçimde eriştiğimiz birtakım oyunlara, yakın vakitte para ödeyeceğiz:

Yeterli bir oyun piyasaya sürüldüğünde, faal oyuncuların onlarca katı kadar korsan oyuncu olur. Üretimciler ve yayıncılar bunu ziyadesiyle âlâ biliyorlar. Zati Call of Duty, FIFA – PES, Witcher üzere üretimleri herkes orjinal oynasaydı, inanın ki oyun imalcileri dünyanın en çok kazanan, en pahalı şirketleri olurlardı. Ubisoft direkt Apple’a baş tutabilirdi mesela…

Birçok insan hala tek bir oyun için 400 TL vermek yerine daima oynayabileceği 60-70 oyun için sınırsız müddetle ayda 20 TL vermeye hazır durumda. İş gelir – sarfiyat olayına geldiğinde bu mevzuda dünyanın en güzellerine bakmak lazım. 140 ülkede faaliyet gösteren muhasebecilik firması Deloitte uzmanı Kevin Westcot, şirketlerin çok çabuk ettiklerini söylüyor. 

Oyun üreticilerinin ortak kederi tıpkı:

Elbette ne kadar oyun oynayacağını bireyin kendisi hudutlar, bunu yapacak yaşta değilse ailesi yapmalıdır. Lakin aylık 15 – 20 TL fiyatla, indirme yükleme olmadan erişilebilen oyun kütüphaneleri olacak. Bu kütüphanelerdeki oyunlar, eskiye göre daha erişilebilir olduğu için oyuncu sayısı artacak. Talep artacak. Direnç kırıldığı an, artık çabucak hemen herkesin oyuncu olduğunu görebiliriz.

Kolay bir örnekle Spotify’ı düşünün. Birinci çıktığında birden fazla insan, müzik dinlemek için aylık fiyat vermeyeceğini söylüyordu. Evet, hâlâ bu türlü düşünenler var; lakin azınlık haline geldiler. Spotify, müziği daha ulaşılabilir, yasal ve çok çeşitli sunduğu için kazandı. Oyuncu sayısının da misal bir tesirle yükselmesi muhtemel. Ancaaaak dinlediğiniz müzikler bitiyor, birtakım oyunlar hiç bitmiyor. Oyun dünyasındaki en büyük fark da asıl buradan kaynaklanıyor.

Oyun şirketlerine daima para kazanabilecekleri kaynaklar lazım. O kaynaklar da klasik oyunların ve oyun anlayışının yerini almak üzere:

Sıradan bir oyun düşünün; hikayesi var, girip oynuyorsunuz. Bitiyor. Çıkıyorsunuz. Tahminen de o oyunu unutuyorsunuz. Firma o işten yalnızca bir sefere mahsus fiyat alıyor. Gelirler tertipli değil. Şirket, son oyun çok sevildiği için ikincisini yapıyor. Bu sefer o oyun, birincisi kadar sevilmiyor, firma batıyor. Oyun dalında bu üslup öykülere çok sık rastlanıyor. 

Lakin şayet kelam konusu oyun öykünün yanında online oynama imkanı sunuyorsa, ömrü daha uzun oluyor. Hatta o oyun şayet yalnızca bir online oyun ise bu sefer inanılmaz bir gelir kaynağı oluyor. Şayet o oyunları bulut sistemiyle meselesiz bir biçimde sunarsanız talep artıyor. Talep artınca oyuncu sayısı ve gelirler de üst çekiliyor. Böylelikle odak noktası yeterli bir kıssa sunmaktan, online oyunları daima kılmaya kayıyor. 

Online oyunlar makûs değil. En nihayetinde arkadaşlarınızla ya da başka gerçek rakiplerl uğraş edebiliyorsunuz. Fakat bu durum, oyunların yapısını ve imkanlarını sonsuza dek değiştirmek üzere. Deloitte üzere dev şirketlerin finansal açıklamaları, Ubisoft ve EA üzere devlerin zirve çalışanları, bu değişim sinyallerini çoktan verdi bile.

Google Stadia özelinde hazırladığımız YouTube görüntümüzü aşağıdan izleyebilirsiniz: